Ana içeriğe atla

Mad Sea Beach Hotel

Mad Sea Beach Hotel, hayallerin gerçeğe dönüşemeyeceği yer :) Daha otele henüz girmiştikki, avazı çıktığı kadar bağıran bir kadın sesi bizi karşıladı (bu kadın sesini iki gün daha duyacağımızdan habersizdik). Resepsiyona gittik, bu yüksek sesli kadın, otel personeli oluyor kendisi, gelen müşterileri bildiğin azarlıyor. Yok efendim erken rezarvasyon yapan istediği odayı kaparmış, oda seçimi mümkün değilmiş bir sürü gürültü patırtı... Bu sırada bizim gelmemiz falan kadının umrunda değil, hoş geldiniz merhabalar falan bunlar zaten yok. Biraz daha tartıştıktan sonra, asık bir suratla isimlerimizi sordu, kimlik vs diğer çifti orada kaderine mahkum bırakıp, bize odamızı gösterdi. Odaya girer girmez, çok uzun süredir havasız kalmadan ötürü, çok fena bir koku karşıladı bizi. Odanın fotoğraflarla ilgisi yok, fotoğrafları sanırım balık gözü lensle çekmişler :) Daha böyle etrafa bakınıyordukki, o muhteşem ses yine avazı çıktığı kadar bağırmaya başlamıştı, gelen bir başka iki çiftle kavgaya tutuşmuşlar. Çocuk yatağı istemişler, otelde yokmuşta falanmış filanmış. Adam bağırıyor, kadın bağırıyor, kavga dövüş dakka bir gol iki fenalıklar bastı bizi. Adam paralarını iadesini istiyor, kadın bana ne hangi siteden aldıysan git ordan iste diyor. Anlayacağınız tam bir rezzilik... Müşteri daima haklıdır, biraz alttan alma, ses tonuna dikkat etme, diğer misafirler rahatsız olurmuş, falanmış, filanmış bunlar hiç kimsenin umrunda değil tabi. İlk giriş anlayacağını üzere tam bir fiyaskoydu.

Neyse dedik moral bozmayalım, keyfimize bakalım. Buraya dinlenmeye ve herşeyi unutmaya gelmiştik. Akşam yemeği vakti geldik, gittik restauranta... Dışardan iki katlı gözüküyordu, bol çocuklu bir aile bizimle birlikte aşağı kattaydı ve çocuk sesini daha fazla tahammül edemeyeceğimden, üst kata nasıl çıkalacağını sordum garsona, adam resmen gözümün içine baka baka yalan söyledi! Üst salonun kapalı olduğunu, soğuk olduğu için açmadıklarını söyledi. Ben de peki dedim ve siparişimizi verdik. Biraz sonra yemekten çıkınca görecektikki, üst kat gayet açık ve masalar doluydu. Savaş beni tutmasaydı adama neden yalan söylediğini sormaya gidecektim ama ne yazıkki soramadım. Gelelim yemeklere ve menüye, açıkcası ortada doğru düzgün bir menü yoktu. Hazır yemekler, dondurucuda saklanabilecek gayet basit bir menü. Yemekler geldi, yine bir fiyasko.. beşinci sınıf restaurantta bile daha iyisini bulabilirsiniz. Etrafta başka bir yer olmadığı için, oraya muhtaçsınız.

İlk gece odaya girdiğimizde yalnız olmadığımızı anlamamız geç olmadı, banyoda kendine bir yaşam alanı kurmuş örümcek ve ağı mevcuttu. Gece uyumaya yakın kırk ayak da görünce, doğayla iç içi bir yaşamın bizi beklediğini anlamıştık...
Haaa bir de, yatak başında bir yastıkla kapatılmaya çalışılmış koca bir delik bulunuyordu ve içinde elektrik kabloları geçiyordu. Ölmeden evime döndüğüm için çok mutluyum :)

İkinci gece saçma sapan bir canlı müzik vardı restaurantta, gece saat yarıma kadar sürdü. Tüm gece boyunca oda da oturduk, uyumak ne mümkün gece boyunca müziğin bitmesini bekledim. Yataklar da son derece rahatsız, uyduruk. Belim hala ağrıyor :(

Sabah kahvaltısı da konaklama ücretine dahildi. 9-11 arası gelmezseniz,kahvaltı  ücretini verirsiniz diye sıkı sıkı tembihledi bizi, bağıran kadın. Ben de açık büfe falandır diye düşündüm ama nafile. Bir tabak geldi içinde salatalık domates, ıvır zıvır üç beş lokma bişey.. Bu seferde güldürmedi yani :( İkinci gün kahvaltıya 9'u geçe gitmemize rağmen kimsecikler yoktu ortada. Mutfaktan sesler gelmeye başladı, kısa bir süre sonra sesler epey yükseldi, personeller kendi aralarında kavga ediyorlardı. Sabırla epey bekledikten ve kavgayı dinledikten sonra, müşterilerden bir abi dayanamadı ve mutfağe girip ne zaman servise başlayacaklarını sordu. Çok geçmeden muhteşem kahvaltımız da geldi. Artık iyice sıkılmıştım ve bir an önce kendimi otelden dışarı atmak istiyordum.

Resepsiyona gittik hesabı kapatmak için, adama sordum ne zamandır var bu otel diye... Geçen yazdan beri varmış, yani sadece bir yaz geçirmişler, bu kafyla giderlerse çok fazla yaz geçireceklerini sanmıyorum. Normal fiyatanı sordum, haftaiçi 200, hafta sonu 250 (bana kalırsa 50lira bile etmez) buna kahvaltı vs dahil değil sadece konaklama ve sezon açılınca biraz daha pahalı olabileceğini söyledi. Ama üzülmemem gerektiğini kampanya sitleriyle çalışmaya devam edeceklerini bildirdi. Bir nebze rahatladım :)

Aslında otel küçük ama sevimli bir yer haline getirelebilir. Ama ne bir işletme var, ne de bir işletmeci... Amatörce birşeyler yapmaya çalışılıyor. Bu kafayla devam ederlerse, bu serüven çok sürmeden sona erecektir. Siz siz olun kampanya sitelerinin janjanlı lalfarına aldanıp gitmeyin.















Yorumlar

  1. valla bir gaz istediğim otelde yer kalmayınca konaklamayı satın alıverdik. heyecan ve korku ile bekliyorum..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kakaolu Kurabiye

Bu kakaolu kurabiye tarifini gerçekten çok seviyorum. Bu tarifi mutfaksırları'ından almıştım ona da çok teşekkür ediyorum : ) Bitter çikolata sevenlerin çok seveceği bir tarif, üstelik yapılışı da çok pratik... 15-20 dakikada içerisinde şipşak hazırlanacak kolay bir kurabiye tarifi. Kahveyle de çok güzel gidiyor çayla da :) Kardeşim tadını negro'nun bisküvisine benzetti ama bence daha güzel bir lezzet :) Malzemeler: 125 gr margarin 1 çay bardağı pudra şekeri 1 yumurta 2 yemek kaşığı süt 1 paket kakao (25 gr) 1 paket vanilya 1 paket kabartma tozu 3,5 çay bardağı un Yapılışı: Yağ ve pudra şekerini iyice yoğurun. Yumurtayı, sütü kakaoyu ekleyip yoğurmaya devam ediyoruz. Diğer malzemeleri ve unu azar azar ekleyip, hamur toplanana kadar yoğuruyoruz. İstediğiniz büyüklükte parçalar kopararak yuvarlıyoruz. (Benim hamurumdan 27 adet çıktı) Önceden ısıtılmış 165 derecelik fırında yaklaşık 25-30 dakika pişiriyoruz.(Ben tam olarak 27 dakika pişirdim :)

Moda Sahnesi'nde Hamlet Keyfi

Her hafta sanatsal bir aktivitede bulunmaya çalışıyorum. Bu haftaki aktivite köşemizde tiyatro vardı. Çok uzun süredir gitmek istediğim bir oyuna gitme fırsatım oldu. Oyun ne diyecek olursanız, Hamlet'e gittim ama bu öyle bildiğiniz Shakespeare (itiraf ediyorum yazılışına google'dan baktım!) Hamlet'inden değil, modern bir uyarlamasıydı Hamlet'in. Herhalde Moda sahnesini duymayanınız kalmamıştır, hayır duymayan varsa çok ayıp! Anadolu yakasının en samimi sanat yuvası oldu dersek hiç abartmamış oluruz. Adamlar tırnaklarıyla yoktan var ettiler mekanı, çokta güzel ettiler! Geçen sene en son gittiğimden beri çok daha güzel bir yer olmuş. Pek bi contemporary havası var, bu kavramla ne kadar dalga geçsemde seviyorum bu tarzı :) Minimalist ve modern... He ayrıca çayları da çok güzel. Çayı güzel olan yerlere olan sempatimi bilmeyen yoktur herhalde. Neyse yazının konusu Moda Sahnesi değildi Hamlet'e dönüyorum... Yukarıda da dediğim gibi bu Hamlet başka Hamlet'lere benze

İtalyan Pizza Tarifi

Pizza dediğin çıtır çıtır olacak, diyenlerdenseniz bu tarifi deneyin derim. Çok uzun zaman önce keşfettiğim, bir çok defa denediğim, muhteşem olma garantisi vaad ettiğim tarifimi sizlerle paylaşmaya karar verdim, denemesi bedava efenim: ) İnstegram'da bir iki kere yaptığım pizzanın fotoğrafını paylaşmıştım, tarifini isteyenler olmuştu. Ha bugün ha yarın derken yazamadım, Okan abi de (kendisi yöneticim olur, bu vesileyle kendisine selam yolluyorum :) ) benden pizza hamuru tarifi isteyince dedim bu tarifi saklamak ayıp, siz sevgili takipcilerimle tarifi tez elden paylaşayım istedim. Bu akşamki yemek ne yapsam? seasından da böylece kurtulmuş oldum : ) Pizza Hamuru Malzemeleri: 3 su bardağı un 1 tatlı kaşığı tuz 2 tatlı kaşığı şeker 1 paket kuru maya 1 yemek kaşığı zeytin yağı 1 su bardağı ılık su Pizzanızı neli isterseniz yapabilirsiniz, tabi ben kendi tarifimi yazıyorum. Pizza üzeri için malzemeler: 5 adet çeri domates (2 orta boy da olur) 2 yemek kaşığı ze