Bir cuma akşamı aktivitesi olarak, Fatma ile birlikte Ahmet Mihtat Efendi salonunda Kurban'ı izlemeye gittik. Beykoz'da bulunan bu salona ilk defa gidiyordum ve çok heyecanlıydım :) Eskiden beykoza yakın bir yerde çalıştığım için hem iyi bildiğim hem de pek sevdiğim bir yerdir. Anadolu Hisarı, Migros'un hemen yanında çok güzel bir salonu var. Tiyatroda en ön koltuk sevdamı bilmeyen yoktur :) yine en önden bilet alabildim, salona girdik, aa ne göreyim sahne yüksekte duruyor ve en önden oyunu izlemek geçici boyun fıtığına yol açacağa benziyordu. Şöyle bir arkamıza baktık salon çok dolu değildi, bir hamle yapıp bir arka koltuğa geçtik, yerimiz süper oldu. Oyundaki gerilimi hissetmiş olmalıyımki, oyun başlayana kadar koltuk sahipleri gelecekte, yerlerinden kalkmamızı isteyecekler diye gerim gerim gerildim. Boş olan salon doldukça doluyor, benim gerilim arttıkça arttıyordu. Neyseki oyun başladı bir parça rahatladım :) Ama bu rahatlık çok uzun sürmeyecekti...
Derkeeen oyun başladı... çok güzel bir kadın ve güzel bir dekorla perde dedik, perde açıldı. Dekor çok sade bir ev ortamında olmasına rağmen çok hoşuma gitti, ahşap kapı, bahçe katı ev, evin dışında gözüken yeşillikler... Sonra birden iki adam belirdi, biri diğerini öldürdü, katil eve gizlice girdi, ceseti eve sakladı vs derken gerilim hızla başladı. Oyunun ilk yarısında o güzel kadın, katil adam bir de dolaptaki cesetten başka kimsecikler yoktu. Zaman geçtikçe oyundaki tansiyon da artıyordu. Akıl hastanesinden kaçmış bir piskopat, binbir türlü entrikalar, silahlar, ceset falan derken, oyundaki tansiyon tavan yapmıştı. Eğer ilk perde 10 dakika daha uzasaydı, aaa yangın var diye bağıracaktım. Piskolojik gerilim tadındaki oyunumuz, kategorsinin hakkını vermişti ve beni germe konusunda kendini aşmıştı. Neyseki ilk perde bitti, bir çay içtim 2 bisküvi falan yedim de kendime geldim. İkinci perdede taşlar yerine oturmaya başladı, olaylar olaylar olaylar.... Oyunun sonu çok efsane bitti. Kadınların içindeki şeytanca zekanın ne kadar tehlikeli boyutta olabileceğini bir kez daha anlamış bulunmaktayız : )
Tiyatroda görsel sanatların kullanılması çok hoşuma gidiyor; ışık oyunları, animasyonlar, sahne tasarımı vs. Bu oyunda bunlardan pek fazla göremiyorsunuz. Bütün oyun tek mekanda, tek sahnede olup bitiyor. Sevimli piskopat rolündeki Aydın Şentürk, rolünün hakkını fazlasıyla veriyordu. İleride çok fazla göz önünde olan, bir oyuncu olacağına eminim. Kadın karakterimiz, Şebnem Dokurel Topçuoğlu, güzelliği ve zarafetiyle özellikle yer yer Angelina Jolie'ye olan benzerliğiyle gözlerimizi bir an olsun üzerinden çekemedik. İkinci perde de oyuna giren usta oyuncu, Erdoğan Aydemir ve yılın en iyi dolapta duran rolüyle, Nurullah Kalkan da oyunun diğer iki oyuncuları.
Gerilim seven herkese sezon bitmeden izlemelerini tavsiye ederim :)
Derkeeen oyun başladı... çok güzel bir kadın ve güzel bir dekorla perde dedik, perde açıldı. Dekor çok sade bir ev ortamında olmasına rağmen çok hoşuma gitti, ahşap kapı, bahçe katı ev, evin dışında gözüken yeşillikler... Sonra birden iki adam belirdi, biri diğerini öldürdü, katil eve gizlice girdi, ceseti eve sakladı vs derken gerilim hızla başladı. Oyunun ilk yarısında o güzel kadın, katil adam bir de dolaptaki cesetten başka kimsecikler yoktu. Zaman geçtikçe oyundaki tansiyon da artıyordu. Akıl hastanesinden kaçmış bir piskopat, binbir türlü entrikalar, silahlar, ceset falan derken, oyundaki tansiyon tavan yapmıştı. Eğer ilk perde 10 dakika daha uzasaydı, aaa yangın var diye bağıracaktım. Piskolojik gerilim tadındaki oyunumuz, kategorsinin hakkını vermişti ve beni germe konusunda kendini aşmıştı. Neyseki ilk perde bitti, bir çay içtim 2 bisküvi falan yedim de kendime geldim. İkinci perdede taşlar yerine oturmaya başladı, olaylar olaylar olaylar.... Oyunun sonu çok efsane bitti. Kadınların içindeki şeytanca zekanın ne kadar tehlikeli boyutta olabileceğini bir kez daha anlamış bulunmaktayız : )
Tiyatroda görsel sanatların kullanılması çok hoşuma gidiyor; ışık oyunları, animasyonlar, sahne tasarımı vs. Bu oyunda bunlardan pek fazla göremiyorsunuz. Bütün oyun tek mekanda, tek sahnede olup bitiyor. Sevimli piskopat rolündeki Aydın Şentürk, rolünün hakkını fazlasıyla veriyordu. İleride çok fazla göz önünde olan, bir oyuncu olacağına eminim. Kadın karakterimiz, Şebnem Dokurel Topçuoğlu, güzelliği ve zarafetiyle özellikle yer yer Angelina Jolie'ye olan benzerliğiyle gözlerimizi bir an olsun üzerinden çekemedik. İkinci perde de oyuna giren usta oyuncu, Erdoğan Aydemir ve yılın en iyi dolapta duran rolüyle, Nurullah Kalkan da oyunun diğer iki oyuncuları.
Gerilim seven herkese sezon bitmeden izlemelerini tavsiye ederim :)
FourSquare check-in'ine de yazmıştım aslında. Durgun ama "Kadın milletinden korkacaksın" temalı bir oyun :) Bir de bir ara Aydın Şentürk'ün gerçekten delirdiğini düşünmüştüm oyunda.
YanıtlaSilahhha evet hakikaten adamın piskopat rolünü bu denli iyi oynaması beni de düşündürmedi değil : )
YanıtlaSil